31 Temmuz 2013 Çarşamba

Hiç Unutmadığım...


17 sene önce bugün tek bir imzanın milyonlarca insanı bu kadar etkileyebileceğini tahmin edemezsiniz.

O adam hakkında bir sürü yazı yazdım, hala okuyan var tekrar tekrar okuyan, seneler sonra okuyan...
Duygulandım yazdım, rüyamda gördüm yazdım. Yazılar süper olduğundan değil, sadece onu hatırlatmam yettiği için okudu insanlar, hala okuyorlar, hala twitterda, forumlarda paylaşıldıklarını görüyorum.

Benim pek yazmadığım ama hiç unutmadığım ve ondan en çok etkilendiğim anımı yazmak istiyorum bu kez.

Hagi hakkında en etkilendiğim an tabiki çim saha üzerindeydi. Ama bir asisti değildi, bir golü de değildi, bir frikiği de değildi, driplingi de değildi. Hani o kendi zekasıyla yarattığı ona ait olan dahice çalımları falan değildi.
Hani o manyakça rakibin üzerine doğru koşup rakibi resmen korkutarak, resmen içinden geçerek attığı çalımlardan değildi.

Eski ev arkadaşım Kutay'ın şahane bir tanımı var o driplinglerle ilgili, söylediğinden beri hep aklımda. Hagi'nin Leeds deplasmanında yaptığı bir dripling var. Türk futbol tarihinin en gergin maçıdır o maç. Leeds savunması topu uzaklaştırmaya çalıştı, top sertçe sol kanatta Hagi'ye geldi, Hagi resmen üzerine şut gibi gelen topu gögüsüyle kontrol etti. Ve soldan adamların üzerine canavar gibi sürmeye başladı, topu adamların üzerine atıp resmen içlerinden geçti, görkemliydi çünkü çok cesurdu, çok deliydi. Sonra çizgiye kadar indi, o delilikte bir mucize beklemiyorsunuz, bam diye vurur ya da orta keser falan diyorsunuz ama acayip bir şey yaptı. Toptan hızlı koştu, topu arkasında bıraktı ve top tam çıkacakken çizgi üstünde topuğuyla topu Arif'e çıkardı. Arif bu inanılmaz zeki pası algılayamadığı için topa hamle yapamadı, önünden geçti gitti, kaydı ama yetişemedi... Vursa, golü atsa... Kutay diyor ki "o pozisyon gol olsaydı Dünya üzerinde bir çok çocuğun adı Hagi olurdu. En azından Türkiye'de bu kesin."

Neyse böyle mucizevi sihirbazlıkları değildi ondan en etkilendiğim an...

Çok daha acayip bir anıydı.

1996 yılıydı.

Hagi fırtınalı Real Madrid, Brescia, Barcelona maceralarından sonra Meksika'ya gidecekken döndü, savaşma fırsatını yine geri çeviremedi. Ne diyecekti yani? Ben Avrupa'da yapamadım mı? Diyemez ki!

Galatasaray ona bence çok bir şey sunmadı. Yani parayla kontratla ikna etmediler bence hatta kendileri de bilmiyordur belki tam olarak neden Hagi'nin "ok" dediğini... Neden Hagi'nin kontratına Avrupa'da kupa kazanma maddesi koydurduğunu düşünememişlerdir bence... Sizce Hagi niye Meksika'ya değil de bize evet dedi? Bence Galatasaray'ın ona yeni bir savaş sahası sunması Hagi'yi yolundan çevirdi. Meksika'ya gidemezdi o adam. Ben yenildim diyemezdi. Hiç bir zaman yenilmeyi beceremedi...

Çok erken farketmiştim bu huyunu o anım sayesinde... Anlatacağım ama biraz daha yazmak istiyorum sadece...

O adam bu yüzden bir politikacı olamaz, bu yüzden bir yönetici olamıyor belki, takım yönetemiyor, hırsını, zekasını onun gibi olamayan yüreklere dökemiyor belki. O giderken vedalaşırken 2. kez Galatasaraylı futbolcularıyla, Servet gibiler telefonla konuşuyor o sırada. Onun değerini bilemiyorlar belki.

Veya benim Arda üzerinde emeğim var diyor. O da bana çok yardımcı olacaktır diyor 2. geldiğinde ama Arda o dönemi sakat geçiriyor NtvSpor'da Rıdvan Dilmen'le makara programlar yapıyor. Sonra efsane kaptan diyorlar. Yorumlamıyorum bunu. Hagi'nin Romen Milli takımındaki kaptanlığını bildiğimden, araştırdığımdan yorumlamıyorum..

Yani şu var... Şunu demek istiyorum. İlk geldi TD oldu, rakibi Fenerbahçe'den çok daha kalitesiz bir kadroyla Türkiye Kupasını aldı, şampiyonluk savaşı verdi, başarılı olamadı. 90+4'te Gökhan Ünal'ın kafasıyla Kayseri'deki maç 2-2 bitti. Sonra o gerginlikle telefon muhabbeti çıktı. Politikacı olamaz diyorum işte anlatmıştım daha önce. Başkaları telefon size feda olsun der, o duygularını kontrol etmez, sevdiği insanlara kırılır telefonunu çaldıklarını düşündüğü için kızar bağırır. Yoksa mal varlığıyla milyon tane telefon da alır ama mesele bu muydu?

Anlatabiliyorum sanırım, yenilmeyi hiç beceremedi Hagi.

Galatasaray dedi ki ona aslında farkında olmadan... Sen Maradona ile kapıştın... Sen Maradona'ya rakip gösterildin ama onun gibi hiç bir küçük takımı alıp zirveye çıkarmadın. Romanya dışında Avrupa kupalarında başarın yok! O Napoli'yle yaptı bunu. Sen?
Bence Hagi'nin Galatasaray'a gelirken aklında sadece bu vardı. O yenilmeyi hiçbir zaman beceremedi.

Hagi hayatı boyunca Maradona ile kıyaslanmış bir adam. İkisinin de yaşamları birbirine çok benzer. İkisi de 18-19 yaşında kaptanlıklar ve devasa sorumluluklarla çocuk yaşta ülke kahramanları ilan edilirler. Maradona halkı İngilizlerden nefret ederken, (Falkland adası savaşı yüzünden) yeşil sahada savaştı resmen İngilizlerle ve başardı, halk kahramanı oldu. Elle attı evet ama hiç utanmadılar. İngilizler de Falkland'ı sömürmekten utanmıyorlardı.

Romanya batarken, Hagi inanılmaz şeyler yaşattı Romenlere... Halkı hiç unutmuyor onu o yüzden.

Karpatların Maradona'sı lakabını tabiki sevmeyecekti Hagi... Zira o birine benzetilemez... O odur, farklıdır. Zidane'nın ruleti vardır, Hagi'nin topuğuyla arkadan önüne doğru Roberto Carlos'a attığı çalım. Taklit bile edilemiyor. Zidane'nın ruletini hatta efsane Ronaldo'nun şu inanılmaz bilek hareketini bile (sonra Ronaldinho daha da geliştirdi) diğer futbolcular taklit edebildi ama şu Hagi'nin Roberto Carlos'a, Bergkamp falan attığı çalımlar taklit edilemedi. Biz de isim koyamadık onlara, tanıtamadık, reklamını yapamadık ama öyle bir dahiydi o adam. Kıyaslanamaz, birine benzetilemezdi. 30 yaşından sonra çalım teknikleri geliştiren bir sihirbaz gibiydi.

Uzattım, onu düşünürken yine onlarca şey geldi aklıma yazmayı kesemedim.

Şu anıya döneyim. 1996 yılı Eylül, Ekim ayı falandı. Bunun bir kaydı falan da yoktur. Bir Anadolu takımıyla Galatasaray'ın maçı vardı ve Galatasaray yeniliyordu. Hagi o zamanlar uzun süre oynamadığı için formsuz yani maç kondisyonu eksik. Düşündüğü şeyleri fiziği yapamıyor, yapamadıkça da deliriyor sahada.

Çok top kaybediyordu, zaman daraldıkça Galatasaray iyice şuursuzca hücum etmeye başlamıştı. Kendisine çok faul yapılıyordu hatta şortu yırtılmıştı, driplingi yapmış bir adamın yanından geçiyordu kanatta ve adam şorta yapıştı Hagi'nin şort yırtıldı. Top taça çıktı, gösterdi hakeme bunu... Ama tabi Türk hakemi, göz göre göre faulü çalmadı. Adam delirdi resmen... Bir atak sonra rakip hücum ediyordu, Hagi savunma yapmayı da bilmiyor ya. Rakip kaleye uzak yerden şut şansı yakaladı, vuracaktı, Hagi gördü koştu ve resmen topun önüne attı kendisini sırt üstü. Komikti. Acayip bir şeydi. Adam delirdi ya, topun üstüne attı kendisini. Çocuktum acayip etkilendim. Mahalle maçında yapmazsınız bunu, resmen şutun önüne atladı. Top sırtına çarptı kornere gitti.

O zaman anlamıştım bu adam yenilmeyi bilmiyor. Hayatı boyunca ona yenilme şansı tanımamışlar. Hep sorumluluk, sorumluluk, hep liderlik beklemişler. Hiç yenilmemiş, yenilmeye hakkı yokmuş.

O yüzden demiş futbol hayatı biterken "Mağlubiyetine ağlamayan büyük olamaz" diye.
O yüzden Misimoviç'e siktiri çekmiş Trabzonspor mağlubiyetinden hemen sonra otobüste kahkaha attı diye.

Acayip bir adamdı. O yüzden burada attı kendisini sırt üstü yere ama UEFA Kupası finalinde atmadı. Adams ayağından topu alınca 35 yaşında yaşlı adam sinirlendi faul yaptı, dirsek yedi, art arda dirsek yedi. Onun dışında herhangi bir futbolcu olsa atardı kendisini sırtüstü yere, ve Adams'ı arkadan çektiği için kendisi sarıyı yer, Adams'a da attığı dirsekler için kırmızıyı yedirirdi.

Fakat o hiç böyle bir adam olmadı ki, o hep liderdi, o bunları yapamazdı, o topun önüne atlardı sırt üstü ama 12 yaşında benim gibi çocuklar izlerken, atamazdı kendisini sırtüstü yere iki dirsek yedi diye.

O yüzden yetişkinler "Neden Hagi?!" derdi.
Biz bilirdik cevabını çocuk yaşta.

Çünkü o "Hagi"

O yüzden Hagi Olmak...

20 Temmuz 2012 Cuma

O ve Onun Çocukları...

Not: Yazıdaki bilgiler ve Romence çeviri benim ilk üç 'Hagi Olmak' yazımı okuyan ve o sayede arkadaşlık kurduğumuz... Romanya'da yaşayan, Romanya'da doğup büyüyen bir Türkmen olan Eden Kurtasan'dan. Bu yazı için ve dostluğu için ona teşekkür ederim. Twitter nicki @ekurtasan



Yıl 1998 bundan tam 14 sene önce... Hagi'li Romanya eleme gruplarından namağlup çıkıyor, Fransa Dünya Kupasına katılmaya hak kazanıyor. Altın neslin art arda üçüncü Dünya Kupasına katılışı. Zaten Romanya’nın bir Dünya Kupasına son katılışı.

Bilmeyenlere... Romanya Hagi’den önce ( 90’dan önce ) sadece 34,38 ve en son 70’te bir Dünya Kupasına katılmış. Avrupa Şampiyonasına da sadece 1984’da katılabilmiş.

Hagi önderliğinde Romen Milli Takımı 90, 94, 98 Dünya Kupasına sadece katılmakla kalmadı her zaman gruplardan çıktı ve futbollarıyla da zevk verdiler. 90’da Maradona'lı Arjantin’le beraber kaldılar, SSCB’yi yendiler, 94’de Dünya Kupası favorilerinden Kolombiya’yı yendiler, Batistuta'lı Arjantin’i elediler, 98’de İngiltere’yi yendiler.

1998’te Romen Milli Takımı altın çağın zirvesinde olmasına rağmen, Romen ligi karanlık kişilerin elinde çok kötü durumda ve Milli Takım oyuncuları buna isyan ediyor. Aynı zamanda çoğu yurt dışında oynayan takımın yıldızları yatırım yapmak için hükumetten destek istiyor. Ayrıcalık değil sadece adil şartlar istiyor. Ligin durumunu protesto etmek için hatta artık maç yapmamakla tehdit ediyorlar.

Buna karşı bazı basın mensupları oyuncuları artık şımardılar diye eleştiriyor.

1998 Dünya Kupası öncesi efsane kaleci Chilavert'li Paraguay ile maç yapılıyor. Maç sırasında bir dönem Samsunspor forması giymiş kaleci Stelea, hata yapıp gol yedikten sonra kale arkası tribünleri tarafından maç boyunca ıslıklanıyor. Tribünlerin bilmediği şey Stelea'nın ciddi ameliyat geçirmesine rağmen maça çıkmış olması...

Maç sonrası basın toplantısında Hagi yanındaki antrenör Iordanescu’nun sakinleştirme çabalarına rağmen kendini tutamıyor

"Olamaz, sizin yüzünden, basının yüzünden bütün bunlar. Tribünlerin yaptığı sizin yüzünden… Artık Bükreş'te oynayamıyoruz… Nerede oynayalım? Biz Romanya için oynuyoruz... Romanya için oyunuyoruz, ulan!"

"Romanya’da hiçbirşey yok, hiç futbolumuz yok…Romen takımları ne yaptı? Bir tane başarıları bile yok…Söyleyin.. var mı? Bizi rahat bırakın!"

"Bunu hakediyoruz biz. Bizim son 10 yılda buradaki duruma rağmen ekonomik, sosyal vs. yaptıklarımız için... Biz bunu haketmiyoruz."

"Romanya’daki futbol bitecek. Bitecek, size bunu söylüyorum. Sıfır. 2-3 yıl sonra sıfır…!"
----------------------------------------------------------

98’den sonra Hagi halkın yoğun ısrarları üzerine Milli Takıma döndükten sonra Romanya Avrupa Şampiyonasına katılıyor. Ingiltere’yi yine son dakikalarda deviriyor. Bundan başka sadece 2008’de çok silik bir şekilde Avrupa Futbol Şampiyonasına katılıyorlar. Hagi’nin söylediği gibi koca bir sıfır var arkada kalan
---------------------------------------------------------

1998'den önceki 14 sene Romen futbol tarihinin gelmiş geçmiş en başarılı dönemi.

1998'den bu güne kadar geçen 14 senede ise Hagi'nin söylediği gibi Romen futbolu çöktü.

Hagi 2001'de futbolu bıraktı. Teknik Direktörlük denedi, bir çok yönetimle anlaşamadı, hatta hadi itiraf edelim. Galatasaray yönetimi satılmış taraftarına "Hırsız Hagi" diye tezahurat da yaptırttı. 2000'lerin ortasında her zaman idolüm dediği Cruyff'tan örnek aldığı fikirle kendine ait futbol okulu açmaya yöneldi.

O okul 2009'da profesyonel bir kulüp oldu.

O okulun çocukları biraz daha büyüdü. 2012'de Romen birinci ligine kadar yükseldiler.

Ve evet, şimdi 3-4 gün sonra ligteki ilk maçlarına çıkacaklar. Romen ligi bu hafta sonu başlıyor. 23 Temmuz 2012'de Hagi'nin takımı Vitorul Constanta ilk maçına kendi sahasında çıkacak. Rakibi de Braşov.

Yıl 2012'de... Romanya'da insanlar Hagi'nin 1998'de ne dediğini yeni yeni anlıyorlar ve o hala Romanya'nın gelmiş geçmiş en büyük kahramanlarından biri.

Onun yarattığı efsanevi yıllar, gurur geceleri... Maradona'yla dalga geçer gibi attığı çalım... geçti gitti.

Zamanında onlara şımarık demişlerdi. Bazı kirli kişilerin tuttuğu basın kışkırtmıştı Romen halkını ve Romen futbolunu ellerinde tutmuşlardı. Hagi yukarıdaki videoda bu yüzden çıldırmıştı. 
Karşısındaki bir gazeteciye sen bıyıklı, o bıyıklarını... Yapma! gibi şeyler de söylüyor :) Arada ulan falan diyor kendisini zorla tutmaya çalışıyor.

Şimdi herkes onun aslında o gün ne kadar haklı olduğunu anlıyor.

Ve bütün Romen basını da, halkı da şimdi Hagi'nin çocuklarında umut arıyor. Ajax bir kaç oyuncusunu şimdiden izlemeye başlamış bile...
----------------------------------------------------------------

Yazarken aklıma geldi. Hagi 40'lı yaşlarında göbeği önde giderken, Galatasaray'ın veteranlar maçından korner direğinin oralardan sıfırdan bir gol atmıştı Simoviç'e... Gol sonrası şaşıran spikere, gülümseyip "YETENEK ÖLMEZ" demişti.

Sanırım Hagi gibi kahramanlar, Hagi gibi karakterler de öyle...

Hagi'yi yenersiniz ama durduramazsınız. Onun hırsı, onun dehası illa bir yerden çıkar.
O çıkmasa, onun çocukları çıkar.
Cruyff'un ismi nasıl ölümsüzse, Hagi'nin ismi de öyle ölümsüz.
-------------------------------------------------------------------

Niye hala bunları yazıyorum... Geçen Hamit hakkında bir yazı yazdım transferi sonrası... Yazının başlığı 'Hagi'den sonra Hamit'...  Bir yorum gelmiş. "Yine Hagi yazmışsın, Hamit yaz biraz Hamit" demiş biri... :) Belki haklıdır... Muhtemelen Galatasaraylı değildir, herhalde beni sevmiyordur o ayrı ama muhtemelen Galatasaraylı da değildir, yada Hagi'yi hiç izlememiştir.

Benim Hagi'yi unutma şansım yok ki... Bizim Hagi'yi unutma şansımız yok! 

Niye hala bunları yazıyorum... Çünkü dün gece rüyamda onun futbola döndüğünü gördüm. Bilinç altıma yerleşmiş ve bu yazıyı yazmak aklıma geldi.

Neden yazıyorum... Çünkü 11 sene sonra bile o bir yerlerde futbola dönüyor. Sizde de dönmüyor mu? Senede iki üç kez. 5-6 ayda bir Hagi'nin futbola döndüğü oluyor mu? ... Evet. 

O o kadar büyük sanatçı.
O o yüzden Hagi.
O o yüzden ölümsüz.

O yüzden 'Hagi olmak'      ...............